5 Aralık 2009 Cumartesi

Gerrard'ın Hayali

"By July, I want to be on a beach with league and World Cup winners' medals"

Hamit ve Deco

Galatasaray'ın Hamit Altıntop sevdası malum. Aynı heves Fenerbahçe için de geçerli. Oyunun her iki yönünü de standartların üzerinde oynayıp, bir de Türk pasaportu taşırsan, elbette böyle olması normal. Ancak her iki kulübün transfer listesinde de 1 numara olmasında fazlasıyla belirleyici bir faktör var; Mayıs 2010 sonunda kontratının bitiyor oluşu. Bayern Münih'te hocasıyla yaşadığı tartışmalar ve medya yoluyla yapılan söz düellolarının ardından kalacağına ihtimal vermiyorum. Henüz kulübüyle kontrat görüşmelerine başlamış da değil. Türkiye'de oynamak istemediğini her ne kadar defalarca dile getirmiş olsa da, onu ve Galatasaray'ı seven bazı büyüklerinin araya girip transferini 'gelecek sezon için' bedavaya bitirmesi olası. Fenerbahçe ise Ocak'ta parayı bastırıp golü atmanın peşinde. Bakalım Bayern bu işe ne diyecek?

Rijkaard Galatasaray'ın başına geçtikten sonra çıkan ilk transfer dedikodusu, Deco'yla ilgili olmuştu. Portekizli yıldızı müthiş bir ücretle Barcelona'ya transfer ettiren o olduğundan, son derece mantıklı ve heyecan verici gelmişti bu ihtimal kulağa. Ta ki Rijkaard, "Böyle bir transfer girişiminden haberim yok" diyene kadar. Hollandalı hoca, 2006'da Barcelona'ya Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu'nu kazandırırken, ne Xavi ne de Iniesta, orta sahasını Deco ve Van Bommel'le kuruyordu. Arkalarına bir ön libero koyarak elbette. Guardiola göreve geldiğinde ilk iş olarak Deco ve Ronaldinho gibi papazları yolladı, malum. Chelsea'yi seçen, ama parayı bulup mutluluğa kavuşamayan Deco'yu bu sezon takımda kalmaya ikna eden kişi Ancelotti'ydi. Buna karşın o mutluluğu bulup bulamadığı tartışılır. Kontratı bitiyor, seneye yaşı 33 olacak. Rijkaard prensini geri ister mi, Hamit'le birlikte sıfır bonservisle gelirler mi, gelirlerse n'olur? Pek heyecanlı...

4 Aralık 2009 Cuma

New Alan Shearer?

Trabzonspor'a transfer olmadan önce hakkında ufak çaplı bir araştırma yapmıştım. Daha sonra kiralık olarak formasını giyeceği Beşiktaş, o dönem bonservisini almak isteyen Türk kulüplerinden bir başkasıydı. Zira Başkent kulüplerinden birisi de onunla ilgileniyordu. Henüz Trabzonlu yöneticiler devreye girmemişken edindiğim en önemli bilgiler, çevikliği, sürati ve en albenili özelliği olan bitirici vuruşlarıydı! Hatta 'New Alan Shearer' diye takdim ettiler bu genci. Her ne kadar bu 3 kulübü devreye sokan kaynak aynı olsa da (tesadüflere inanmamak lazım), Trabzon cephesi, kendilerini bir anda kim daha büyük psikolojisine sokunca bonservis için dile getirilen bir önceki rakamları uçurmuşlardı! Her neyse.. Trabzon'da kendisiyle tenis oynayacak dostlar edinemediği için huzursuz olan bu çocuğun asıl numarası Beşiktaş'a gelince ortaya çıktı! Türkiye macerasından sonra 3 yabancı kulüp arasında gidip gelen 26 yaşındaki bu golcü için Trabzonspor'dan başka bonservis ödeyen çıkmadı. Çıkmaz da.. Çıkma Shearer...

Ne Kaldı Geriye?

Hasan Şaş, Burak Dilmen ve Bülent Korkmaz... Büyük Kaptan'ın Galatasaray Teknik Direktörü sıfatıyla Florya Metin Oktay Tesisleri'ne ayak bastığı ilk gün... Büyük umutlar vardı o gün. Kadıköy'de UEFA Finali oynamak, ligde şampiyonluk, en azından benim için çöp tenekesinden farklı bir anlam taşımasa da Türkiye Kupası... O an deklanşöre basan muhabir tahmin eder miydi ki, bu çoook uzun sürecek gibi görünen serüvenin kahramanları, en arkada flu görünen Orkun Usak da dahil olmak üzere sadece birkaç ay sonra tesis girişinin önünden bile geçemeyecek hale gelsinler? Evet.. Futbol pek acımasız bir oyundur. Adaletine ister inan ister inanma!

Selam ve Merhaba

Spora, futbola dair keyifle okuduğumuz onlarca blog varken, yeni bir tanesine daha ihtiyaç var mıydı bilmiyorum. Ancak benim böyle bir şeye ihtiyacım olduğunu fark ettim. İlk blog deneyimim. Kim okur, kim takip eder hiçbir fikrim ya da tahminim yok. Bir süredir sözlükte yazdıklarımın moderatörlerden başka kimse tarafından görülmemesi (ki onların o yazdıklarımla içerik olarak pek ilgileneceğini de sanmam. Format insanlarıdır ne de olsa:), beni bir şeyler karalama hevesiyle yaktı tutuşturdu. Hoş, şimdilik burada yazılanlar da benle bloğum arasında kalacak ki, üçüncü bir moderatör dahi yok! Ve zaman, bu bloğun çöpe dönüşüp dönüşmeyeceğini gösterecek...